GÜNÜMÜZ MEDYASINDA BAŞARILI OLMAYA GÖTÜREN 3 TEKNİK
Eski Japon savaş sanatı AİKİDO, rakibinizin enerjisini direkt ona karşı kullanma esasına dayanıyor. Yüksek disiplin, sabır ve durum değerlendirmesi gerektiren unsurları içeren bu tekniği geliştirdikçe reaksiyon hızınız artıyor, bir sonraki hamle ve mücadelelerde daha etkin oluyorsunuz.
Halkla ilişkiler içinde bu savaş sanatı felsefesi geçerli olup, hadiseyi özümserseniz uygulaması kolay. Modern iletişimci artık medyada olan biten her şeyi izliyor ve takip ediyor. Trend olan konulardan, büyüyen sorunlara, kendi şirketlerine ve basın sözcülerine kadar her şey ilgi alanı içinde yer alıyor. Rakipleri ile ilgili, onların nerede hangi medyada yer aldığı, sosyal medyadaki performansları, hikâyelerinin yayılış hızı, gibi konuları da göz ucuyla incelemekten geri kalmıyorlar. Her Halkla İlişkiler savaşının bir ritmi, belirli manevraları ve aksiyonu vardır. Bazı sinyalleri kontrol ederek ve kararlı bir hazırlık durumunu muhafaza ederek rakibinizi savaş başlamadan alt edebilirsiniz. Rakibin dengesini bozmak ve kendinize kuvvetli bir zemin oluşturmak için işte size üç teknik:
1.Yalnızca rakiplerinizin medyada konumlandırılmalarının sayısını değil, nasıl konumlandırılıyorlar, yani kalitesini de ölçün. Sadece rekabetinizden dem vuran makale sayısı son derece yanıltıcı olabilir. Önemli ölçüde sizden daha fazla medyada yer alabilirler, ancak tüm basın açıklamaları onlar için anlamlı kayda değer iş sonuçları getiriyor mu? Getirmiyor olabilir. Rakip basın yansımasını nitel boyutlara dayalı olarak analiz ederek ve düzenleyerek markaları için en etkili stratejileri, hikâyeleri ve gazete dergi vb. medya vasıtalarını hızlı bir şekilde tanımlayabilirsiniz. Temel kalite ölçütleri arasında basın makalelerinin markalarıyla ne kadar ilgili olduğu, kendilerini yansıtan medya organlarının kuruluşlarının itibarı ve medya yansımalarının tonu ve hissi yer alır. Rakibinizin nerede başarılı olduğunu ne kadar çabuk belirlerseniz, bu görüşmelere kendi markanızı da o kadar çabuk dâhil edebilirsiniz. Rakibinizin markasının etrafındaki olumsuz duyguların hızlı bir şekilde tespiti ise, rakibinize karşı size avantaj sağlayacak bu kilit konuları mühimmat olarak onlara karşı kullanma olanağı elde edersiniz.
2. Yalnızca konumlandırmaları takip etmeyin, sosyal medyada hangi makalelere ilgi duyulduğunu ve hangilerinin iş yaptığını bilin. Kuru kuruya basında fazla yer almak yeterli değildir. Halkla İlişkilerde uzmanlaşmış söz sahibi iletişimciler, en başarılı medya yansımasının like edilen, paylaşılan ve tekrardan tweet atılanlar olduğunu çok iyi bilir. Sosyal medya etkileşimi, hem tüketimin bir vekili, temsilcisi, hem de ekstradan ilave, özgür erişime giden bir yoldur. Rakiplerinizin hangi hikayelerinin Twitter, Facebook ve Pinterest gibi platformlarda boy gösterdiğini gözlemleyerek, anlayarak kendi markanız için hangi konuların trend olabileceği hususunda daha erken bir fikriniz oluşabilir. Bu konuya gerekli önemi verir, yakından gölge gibi izlerseniz rakipleriniz farkına varamadan fırsatları görür hikâyenizle herkesin önüne geçebilirsiniz.
3. Her blogerin artık birer gazeteci olduğu ve günde 5000 ila 10000 yeni bloğun devreye girdiği bu parçalanmış medya dünyasında bir elin parmakları kadar az birkaç hedef yazı yazan gazeteciye odaklanmak onlardan medet ummak artık doğru değil, yeni yetişen yıldız gazetecilere odaklanın, onları keşfedin. Birinci sınıf medya vasıtalarının, kuruluşlarının en iyi gazetecileri kendi bünyelerine katma olasılıkları yüksekse de aslında rakibinizin ses gücünü veya sosyal medya yükselişini etkinliğini yönlendiren yazar, az bilinen bir yayına daha belirgin katkıda bulunabilir. Her zaman düşmanı tanımak zafere giden yolun başlangıcıdır, bu bilgiye ne kadar hızlı bir şekilde erişirseniz avantaj elde edersiniz. Rakibinizin ilk hamleyi yapmasına da izin verin. İlerlemeleri ve momentum kazanmaları da sizi endişelendirmesin. Doğru boşluğu tespit edince, hızlı bir şekilde harekete geçin ve vurun hâkimiyet artık sizde.