Son yıllarda tüm dünyada bir Facebook, Twitter ve Instagram çılgınlığı aldı başını gidiyor. Her anını fotoğraflayıp veya yazıya döküp takipçileriyle paylaşmanın amacı nedir acaba? Çok özel bir anını ailen, arkadaşların ve sevdiklerinle paylaşabilirsin ama arkadaş listende bulunan 500 kişinin hepsiyle aynı derecede samimi olduğunu zannetmiyorum. Bir yerlerde tanıştığın veya bir arkadaşın vasıtasıyla bir defa ‘merhaba’ dediğin birini listene aldıktan sonra her şeyini neden paylaşırsın acaba?
Bu paylaşımcılık olayını iyice abartan insanlar, madem denize gittim şezlonga uzattığım ayaklarımın fotoğrafını hemen çekip Facebook veya Instagram’da arkadaşlarımla paylaşmalıyım diye mi düşünüyorlar bilemiyorum. Şu an bilmem ne havaalanındayım, uçağa biniyorum, yemeğe gidiyorum, yemekten geliyorum, yemek harikaydı, ardından tabi ki yemeğin fotoğrafı (!), şuraya gidiyorum, buradan geliyorum gibi sonsuz örnek verebiliriz. Bize ne kardeşim! Tamam, çok özel bir anını paylaşmak istersin belki ama her yaptığını da paylaşma bizimle.. Bir de yeni evlenen çiftlerin heyecanlarını anlamıyorum. O koşturmacada bir de bunlarla uğraşıyorlar. Yemek takımı almaya gidiyorum, yatak takımı bakıyoruz, duşa kabinimiz çok büyük kim bilir içinde neler yaşayacağız gibi her yaptığınızı veya düşündüğünüzü bilmek zorunda mıyız? İstersen biraz daha detay verip ne tür fantezilerin olduğunu da paylaş tam olsun.
Çocuk çoluğa karışmışların sendromu daha da vahim elbette. ‘Çocuğum üç gündür kakasını yapamıyor’ 🙂 Bence bundan sonra da yapmasın zaten, üç günden sonra kakası atom bombasına dönen bir çocukla yapılacak en iyi şey, onu boş bir araziye bırakıp sonucu beklemek olacaktır.. Zaten listendeki herkes de senin çocuğunun boşaltım sistemi ne alemde diye merak içindedir emin ol. Ayşe ilk dişini çıkardı, Ali okula başladı. Allah aşkına o kadar önemli ise aç bir telefon veya o kadar yakın isek bir yemeğe çıkalım her şeyini anlat, rahatla..
Plajda güneş yağına buladığın bikinili vücudunu Instagram’da veya Facebook’ta paylaştıktan sonra ertesi gün iş yerinde muhasebeye gittiğinde iş arkadaşın senin ne istediğinle mi yoksa fotoğraftaki dolgun göğüslerinle mi ilgilenir acaba? Belki de dün akşam senin o şahane fotoğrafına bakarak ne hayaller kuruyordu..
Anı Yaşa..!
Mükemmel bir ana tanık olmuşken ve o anın her saniyesini tüm hücrelerinde doyasıya yaşamak varken, dur hemen fotoğraflayıp paylaşayım diyerek o anı kaçırdığının farkında değil misin? ‘Çocuğum nihayet 3 günün ardından sıçabildi, oleeyy!’ diye yazarken zavallı çocuğun belki de dengesini kaybedip o pek kıymetli bokun içine düşmüş olabilir.. Ama sen o sırada meşgul olduğundan boka batan çocuğunu görmüyorsun, paylaşırken hayatı kaçırıyorsun.
Kabul ediyorum, iletişim seninle benim aramdaki en kıymetli köprü.. Ancak iletişim kurmak adına kendini cep telefonuna, bilgisayarına, sosyal paylaşım sitelerine hapsedersen, hayatına kırmızı sınırlar çiziyorsun demektir.. Daha da önemlisi hayatı kaçırıyorsundur..
Ve son olarak benimle bikinili görüntülerini paylaşacağın yer sanal ortamlar değil, sıcak kumların üzerinde terleyip serin sulara kendimizi atacağımız sahiller olsun.. Sonrasında beraber şu tweet’i atalım: Unutulmaz bir geceydi 🙂