Neden hep aynı sosyal sorumluluk projeleri ?

/ / Manifesto Akademi

21. Yüzyılın büyük şirketlerine baktığımızda, kurumsal kimlik sahibi şirketlerin birçoğunu sosyal sorumluluk projelerine destek verdiği takdirde sürdürülebilir başarı sağladığını fark etmeye başladığını görüyoruz.

Ancak atladıkları veya görmezden geldikleri bir konu var. Sosyal sorumluluk projelerinin hep aynı çerçevede dönmesi ve projelerinin belirli bir süre devam ettikten sonra tüketiciler tarafından unutulup gittiği gerçeği… Bu gerçeği fark edenler, ve KSS projelerine uzun süreli yatırım yapanlar bugün markalaşmış, kendi markasının önüne geçmiş toplum için bir anlam ifade eden projelere imzalarını attılar. Daha güzeli, kurumsal kimliklerini bir kenara bırakarak geleceklerine ışık tuttukları her bir kişi, onların değerlerini yaşatacak. Burada, kendi alanında benchmark olmuş Turkcell’in Kardelen Projesini saygı ile anmamak olmaz.

Markalara da sosyal sorumluluk projesi kapsamında neler yapmaları gerektiğini, toplum söylüyor. Örneğin; Amerika’da Irak Savaşı döneminde, yapılan sosyal sorumluluk çalışmalarının şehit ya da gazi aileleri üzerine olması ve Türkiye’nin güncel yaşadığı elim olayların yeni KSS alanları oluşturması bize bir yol haritası çizebilir.

Sosyal sorumluluk projeleri Türkiye’ de çoğunlukla çevre, eğitim veya çocuklar ile ilgili.

Türkiye’de markaları doğru yönlendiremeyen ajansların varlığı ile markaların yanlış yönlendirmesi doğrultusunda yaşanan paradoks, üretilen projelerin ne yazık ki ‘’ fabrikasyon’’ ürünler olmasına neden oluyor.

Sosyal sorumluluk projeleri yapan şirketlerin fabrikasyon projelerden vazgeçip daha yaratıcı olmaları gerektiğine inanıyorum. Gerçi buradaki sorun yaratıcılıktan yoksun iletişimcilerden  mi yoksa onay verecek olan yöneticilerden mi kaynaklanıyor onu da tartışmak lazım.

Peki, gerçekten toplumun yararına olacak bir ‘’kolektif iyilik projesi’’ nasıl yapılabilir?

Böyle bir dünya mümkün mü?

Bunun ancak KSS projelerine markaların yaklaşımı ‘’Logoyu biraz daha büyütelim’’ olmaktan çıktığı, en iyi halkla ilişkiler ajanslarının; meslek profesyonelleri olarak dünyaya en büyük faydayı sağlayacakları alanın KSS projeleri olduğunu anladığı zaman mümkün olabilir diye düşünüyorum. Çünkü dünyadaki en büyük iyilik hareketleri yine biz iletişimcilerin elinde.

Sosyal Sorumluluk projelerinin bir kampanya olarak değerlendirilmesi, etkinlik, halkla ilişkiler, reklam, dijital reklam ve sosyal medya entegrasyonu ile kurgulanması hedeflenen algı değişikliğini yaratmak için en etkili yol olacaktır. Yoksa sadece ağaç ekerek ve bunu bir basın bülteni ile ya da 15 saniyelik TV reklamları ile duyurmak, iyi bir marka olmak için yeterli olmayacaktır. Hedef kitle nezdinde her hangi bir farkındalık yaratılmayacaktır.

 

Şimdi gelin dünyada, dünyaya ilham veren projelere birlikte bakalım:

Volkswagen çok basit bir sistem kurarak sinema salonunda film izleyecek olan izleyicilerin cep telefonlarının numaralarını alıyor ve cep telefonlarını kapatmamaları konusunda onları uyarıyor. Daha sonrasında kendilerini arabanın rokettube

Coca Cola’nın 2014 ‘ ün Nisan ayında Bangladeş’ te uyguladığı çok basit bir projeden daha bahsetmek istiyorum. Plastik ve teneke kutularının çevreye verdiği zarar aşikâr. Onlarda bir makina üretiyorlar ve ürettikleri makinanın ön tarafına Coca Cola’nın pet şişesi şeklinde boş bir hazne oluşturuyorlar. Sokağa atılmış boş pet şişeleri açılan hazneden içeri attıkları zaman makina onlara 1 dakikalık süre ile arkadaşlarıyla oyun oynamalarını sağlıyor. Böylelikle geri dönüşümü eğlenceli hale getirip  aynı zamanda çevre kirliliğinin de biraz olsun önüne geçmesi sağlanırken tüketicinin de proje de aktif rol alması çok basit düşünülmüş bir projeyi dev bir kampanya haline getirerek farkındalık yaratabiliyor. Türkiye’ de bunu çok iyi yapabilecek halkla ilişkiler şirketleri ve bünyelerin de bunları hayata geçirebilecek son derece donanımlı ekipleri de mevcut.

Sosyal sorumluluk projelerinde en çok göz ardı edilen sorunlardan biri yaratıcılık. Tüketicilerin de geliştirilen projelerde yer alması sağlanırsa hem sürdürülebilir bir proje olacak hem marka bağlılığı artacak hem de projenin ses getirip hiç umulmadık bir kitleye ulaşması sağlanacak. Kısacası bir taşla üç kuş vurulmuş olacak.

Yaratıcılığın var olduğu, farklılığın farkındalığı yarattığı, sürdürülebilir projelerin hayata geçirildiği, şirketlerin ilk fırsatta sosyal sorumluluk bütçelerinden kısmadığı ve x kuşağının artık y türk porno kuşağının da fikirlerine değer vermesi gerektiğini anladığı bir sektör haline dönüşmemiz dileği ile.