Necmettin Bitlis’in İş Öncesi Dönemi 1 Aralık 1928’de Malatya’da doğdum. Ailemizin kökeni Bitlis’e dayanıyor. Bitlis o tarihlerde İpek Yolu üzerinde bir ticaret merkezi, 80 bin nüfusu bulunan kentin yüzde 70’ini Müslümanlar, yüzde 30’unu Ermeniler oluşturuyor. Müslümanlar ve Ermeniler çok iyi komşuluk ilişkileri içerisinde bir aile gibi yaşıyorlar. Dedem Mehmet Emin Bey subay. Tayini, Mardin’e çıkıyor. 1. Dünya Savaşı yıllarında Bitlis Rus ve Ermenilerin işgaline uğruyor. Bitlis’te kalan ailemin büyük bir kısmı ölüyor. Bir kısmı da değişik yerlere gidiyor. Dedemin Mardin’e tayini, bizi bu badireden kurtarıyor. Dedem daha sonra Malatya’nın Kâhta ilçesine tayin oluyor, Orada oturacak ev bulamıyor. Adıyaman da, Malatya’nın bir ilçesi, Oraya yerleşiyor. Babam Mahmut Faik Bey ve amcam Adıyaman’da idadiyi bitiriyorlar. Dedemin emekli olmasından sonra Malatya’ya taşınıyorlar. 8. sınıfa kadar Malatya’da okudum. Daha sonra İstanbul’a yerleşince babam beni Robert Kolej’e yazdırmış. Ancak benim okula 8. sınıftan itibaren devam edeceğimi zannediyor. Sonradan Robert Kolej’de dil öğrenmem için hazırlık okumam ve daha önce okuduğum sınıfları tekrar etmem gerektiğini öğrenince, kaydımı Şişli Terakki Lisesi’ne alıyorlar. Ortaöğretimi bu okulda tamamladım. O yıllar 2. Dünya savaşı yılları. Yüksek Kaldırım’da Avusturya Lisesi kapatılmış. 2. Ticaret Lisesi açılmış. Sirkeci’deki dükkâna yakınlığını da dikkate alarak oraya kayıt oldum. Ancak benim hayatımda okul hep ikinci planda geldi. Ben 7-8 yaşında Malatya’daki dükkânımız vasıtasıyla ticaretin içine girmiş oldum. Rahmetli amcam beni çok severdi, beni hep yanında götürürdü. Ondan sonra dükkânı değiştirdik. İlkokula giderken, okul çıkışları, tatilde dükkan kapanıncaya kadar kalırdım. Dükkanda olmak beni her zaman daha çok memnun ediyordu. Bu yüzden lise eğitimimi yarıda bırakarak, ticarete devam etmeye karar verdim.
Bitlis Ailesi ve Necmettin Bitlis’in İş Hayatına Atılma Öyküsü
Babam ve amcam Adıyaman’da idadiyi bitirdikten sonra gidecek başka okul olmadığı için eğitim hayatlarını tamamlıyorlar. Bir aktar dükkanı açıyorlar. Böylece ailemiz ticarete adım atmış oluyor. Orada işi büyütüyorlar. Hatta Halep’e gidiyorlar. Halep o devirde bölgenin İstanbul’u sayılıyor. Oradan devamlı mal alıp getiriyorlar. Sonra dedem emekli oluyor. Akrabalarımızın çoğu da Malatya’ya gelip yerleşmişler, zaten Adıyaman da Malatya’ya yakın. Dedem de Malatya’ya geliyor. Dükkanı, Malatya’ya taşıyorlar. Gene ticaret devam ediyor. Babam Malatya’dan evleniyor. En büyük torun ben oluyorum. Malatya’ya gelişleri 1920-21 yıllarına isabet ediyor. Dükkan büyüyerek, manifatura kumaş ayakkabı, hazır elbise her şey satılmaya başlıyor. Malatya’da ilk önce Afyon Han içinde büyük bir dükkanımız bulunuyor. Afyon Han’daki dükkândayken, bir gün Malatya’nın Belediye Başkanı İsmet İnönü’nün yeğeni Tayfun Temelli ziyarete geliyor. Babam Mahmut Faik Bey, Tayfun Temelli’ye, Malatya’da çamur içerisinde, yıkık dökük duran bir alandan bahsederek burada güzel bir çarşı yapılabileceği teklifinde bulunuyor. Yapılan inceleme sonucunda o alanın planlaması gerçekleşiyor. 52 dükkanlık bir proje ortaya çıkarılıyor. 1937-1938 yıllarında dükkanlar satışa çıkarılıyor. Biz de oradan bir yer alıyoruz. Çok sağlıklı yapılar yapılıyor. Bugün aradan 70 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen o dükkânlar pırıl pırıl durur. Karşısında Hükümet Konağı kuruldu, Belediye Başkanlığı kuruldu. Rahmetli Babam vaktinde iyi görmüş. Bugün Malatya’nın en kıymetli noktası. . .
Tekstille Tanışma
Babam 1942 senesinde İstanbul’a geldi. Sirkeci’de Büyük Postane’nin arkasında büyük bir dükkân kiraladı. Bizleri de İstanbul’a getirdi. Ben okulu bıraktıktan sonra dükkânda çalışmaya başladım. Alıp satmak beni tatmin etmedi. O zamanlar kumaş sektöründe küçük işletmelerin dokuma tezgâhları kullanılıyordu. Herkes bu tezgâhlarda dokutup, ondan sonra götürüp büyük bir fabrikada boyasını, apresini yaptırıyordu. Ben de iplik alıp dokuma yapmaya başladım. Babam önceleri; “Oğlum biz tüccarız alırız satarız, sanayicilik bizim işimiz değil” dedi. Ben yine de alıp satmaktan fazla hoşlanmıyorum bir şeyler üretmek istiyorum. Sonradan, o da kabullendi. Ben de işi büyüttüm. Topkapı, Yeşildirek, Yedikule’de 100 tezgâha iş vermeye başladım. Fakat apreyi yaptıramıyorum. 1-2 fabrika var. Malı veriyoruz 3-5 aydan önce alamıyoruz. Sıkıntı yaratmaya başladı. Ben, Zeytinburnu’nda 1955 yılında bir fabrika kiraladım. Bu fabrika 2. Dünya savaşından evvel Almanların kurmuş olduğu bir fabrika. . . Şimdi FOX TV’nin kullandığı bina. . . 1939’da savaş başlayınca burayı kapatıp gitmişler, Daha sonra birileri, içindeki makinalarla birlikte burayı satın almış. Bir gün buranın kuraya verilmek istendiğini duydum. Gittim baktım içinde bir sürü makine var tozlanmış vaziyette duruyor. 17 sene el sürülmemiş. Tanıdığım, sevdiğim 3 ustabaşını yanıma alarak makinaları kontrole gittim. Onların da uygun bulması ve yeni makinalar da getirerek, burasını iplik, dokuma, apre ve boyanın yapıldığı kombine bir kumaş fabrikası haline getirdik.
Dönüm Noktası
Zeytinburnu’ndaki fabrikayı 8 yıllığına kiralamıştım. Kontrat 1963 yılında bitiyordu. Bir süre sonra geceleri rüyama girmeye başladı. “Kontrat bittiğinde fabrikayı tekrar kiralamazlarsa ne yaparız” diye endişe içerisindeydim. 1961 senesinde Kâğıthane’deki mensucat fabrikası satışa çıktı. Biz de fabrikayı alarak işimizi buraya taşıdık. Bu fabrikanın ilk kuruluşu sırasında bize ortaklık teklifi yapılmıştı. Babam, o zamanlar teklif konusunda benim de görüşüme başvurmuştu. Ben de ortaklardan bazılarıyla uyuşamayacağımızı görerek, “Onlarla olursak bizim huzurlu bir işimiz olmaz” demiştim, Babam da bu görüşüme katılmıştı. Nitekim fabrika kurulduktan bir süre sonra ortaklar arasında anlaşmazlık çıktı ve fabrika satılmak zorunda kaldı. Eğer biz onlarla beraber bu işe girmiş olsaydık bugün her halde bu noktalarda olamayacaktık.
POLİSAN Kuruluyor
Kâğıthane fabrikasının yanında 4 dönümlük boş bir arazi bulunuyordu. Burada da bir şeyler yapmayı düşündüm. Önceleri tekstil boyası üretmek istedim. Büyük çapta kullanıyorduk ve dışarıdan ithal ediyorduk. Ancak biraz araştırma yapınca bu konunun know how’ını elde etmenin çok güç olduğunu saptadık. Ne yaparız diye düşünürken, İsraillilerin burada tutkal fabrikası kurmak istediklerini öğrendim. Biz tutkalı aprede kullanıyorduk. Eskiden çok pis kokulu kemik tutkalı vardı boncuk tutkal derlerdi. Daha sonra yeni sulu plastikler çıktı. Aynı zamanda marangozların kullandığı beyaz tutkal. . . Hazır alıyorsun, sürüyorsun, çok güzel de sağlam yapıştırıyor. O zaman plastik boya derdik, su bazlı boyanın da ana maddesini teşkil ediyor. Tekstilde kullanılıyor, deri sanayinde kullanılıyor. Bunun üzerine İsrailliler geldi. Konuştuk anlaştık. Maddenin temeli Polivinil Asetat (PVA). . . “Poli” çok demek anlamına geliyor. Sonuna da “San” koyduk. “Çok Maksatlı Sanayi” anlamında kulağa da hoş gelen POLİSAN ismi doğdu. 1964 yılında da POLİSAN ismini tescil ettirdik. Önümüzdeki yıl da 50. yılını kutlayacağız. Ürettiğimiz tutkal öyle bir tutmuştu ki, marangoz nalbura gittiği zaman “bana 10 kilo polisan ver” diyordu, “tutkal ver” demiyordu. Bir süre sonra sıcak tutkal dediğimiz, sunta ve kontrplak sanayinin yapıştırıcıları olan Üre Formaldehit üretimine geçtik. POLİSAN büyümeye, kimyaya ağırlık vermeye başlayınca Kağıthane’deki kumaş fabrikasında iplik ve dokumayı kaldırarak, yalnız apre kısmını bıraktık. Kimyadaki üretimimizle Türkiye’de çok itibar gördük. Bunların hepsi ithal ediliyordu. Bunları üreterek döviz israfının önlenmesinde katkıda bulunduk, ayrıca istihdam yarattık.
POLİPORT’un Kuruluşu
Hammaddelerimizi o dönemde Kanada, ABD gibi ülkelerden alıyorduk. İçinde yanıcı, patlayıcı maddeler bulunuyordu. Bu nedenle şilepler Salı Pazarı’na yanaşamıyor, Ahırkapı’dan mavnalarla önce Çubuklu’ya gümrük kontrolüne gidiyor daha sonra karşı sahile geçiriliyordu. Bunların hepsi bir maliyet oluşturuyordu. Dedim ki; “Birisi kalkıp deniz kenarında bir yer yapıp bu tesisi kurarsa bizi bir sene içerisinde siler geçer”. Bu beni deniz kenarında bir yer arayışına itti. Dilovası’nda bugünkü yerimizi buldum. Bataklık, berbat bir yerdi ama bizim için çok uygundu. 1972-73 yılında ilk tanklarımızı yaptırdık, daha sonra fabrikayı kurduk. Ondan sonra ihtiyaç büyük ölçüde arttı. Diğer sanayinin ihtiyacı arttı. Şimdi 350 bin metreküp kapasitede tank terminalimiz var. 200 civarında tankımız var. Kuru yük iskelesi var. Senede 3-4 milyon ton kuru yük, 1-2 milyon ton kimyasal madde getiriliyor. Bizimki yüzde 10’unu ancak teşkil eder yüzde 90 üçüncü şahıslara hizmet veriyor.
Yakınlarının Gözünden Necmettin Bitlis…
Erol Mizrahi ( Polisan Holding CEO )
Polisan geçmişim yaklaşık 40 yıla dayandı. Holdingimizin amiral gemisi konumundaki boya şirketimizden daha eski bir geçmişe sahibim. Polisan’ın neredeyse tüm gelişim ve büyüme evrelerine yakından tanık oldum, önemli virajlardaki hayati kararlarında etkin rol oynadım. Bugün geldiğimiz boyuta bakıyorum da; 1500’e yakın çalışanı binlerce müşterisi ve aileleriyle birlikte 10 binlerce kişinin geçim kaynağını oluşturan iştirak şirketlerimizin herbiri kendi alanında öncü ve güçlü, adeta gurur tablosu… Başarının tanımı ise bana göre, girişimcilerin kararlılığının, liderlerinin vizyonunun, çalışanların ise tutku ve heyecanının bir potada erimesidir. Sayın Necmettin Bitlis ile 40 yıldır çok yakın çalışıyoruz. Çok net ifade edebilirim ki; Polisan Holding’in dürüstlüğe, samimiyete, şeffaflığa, güvenilirliğe dayanan kurum kültürü tamamen kendisinin yansımasıdır. Tüm bu saydığım değerlerin en önemli göstergesi olan bir anımı paylaşmak isterim. 2001 krizi Türkiye’nin ekonomik tarihinde bilindik bir darboğaz dönemidir. Bir gecede doların 670.000 TL’den 925.000’e çıktığı, gecelik faizlerin %7500’e yükseldiği bir yıldı. Bizimde tam o dönemde Polisan Boya şirketimizde bayilerimize bağlantı çeki karşılığı sabit fiyatla ürün satmayı taahhüt ettiğimiz yüklü bir anlaşmamız vardı. Sektörümüzde ve benzer sektörlerde birçok şirket, bu tür anlaşmaları ekonomideki kayda değer dalgalanmayı sebep göstererek iptal yoluna gitti. Biz de Necmettin Bey ile konuyu ele almak üzere kısa bir görüşme yaptık, Necmettin bey o toplantıda, Nasrettin Hoca’nın fıkrasına atıfta bulunarak şunları ifade etti: ‘Doğduğuna inandın öldüğüne de inanacaksın’ Vereceğiz arkadaşlar, sonuna kadar vereceğiz’ Ben de aynı şekilde ‘Taahhüt, ne gerekiyorsa yapmak demektir. Ne gerekiyorsa! En rahat nasılsa öyle değil’ görüşündeydim ve uygulamaya geçtik.
Polisan Holding’in Yolculuğunda Önemli Kilometre Taşları
Polisan Holding, geçen 50 yit içinde boya, kimya, tarım, tekstil, inşaat ve lojistik (liman işletmeciliği) olmak üzere altı farklı sektörde faaliyet gösteriyor. Polisan Holding, geçen yıl sermayesinin bir bölümünü halka arz ederek kurumsal yapısını pekiştirmek amacıyla önemli bir adım attı. Polisan Holding, tüm sektörlerdeki pazar payını arttırarak istikrarlı büyümesine devam etmektedir.
1956 Zeytinburnu’nda tekstil apre boya fabrikasının kurulması.
1961 Kağıthane’de Şark Mensucat fabrikasının kurulması.
1964 Polisan Kimya Emülsiyon Reçine (PVA) üretiminin başlaması.
1968 Formaldehit Reçine üretiminin başlaması.
1971 Poiiport lojistik ve depolama aktivitesinin başlaması.
1985 Dekoratif boya üretiminin başlaması {Polisan Boya).
1994 Genel Müdürlüğün Kağıthane’den Dilovası’na taşınması.
2005 Şark Mensucat Fabrikası’nın Kağıthane’den Çerkezköy organize sanayi bölgesine taşınması
2005 Emülsiyon reçinenin satış ve dağıtımı amacıyla Dow Chemical (Rohm&Haas) ile ortak şirket kurulması.
2009 Polisan Yapı Kimyasalları A. Ş. kurularak beton katkıları ve Adblue üretiminin başlaması. 2011 yılında Polisan Tarımsal Üretim San. ve Tic. A. Ş. kurularak fidan yetiştiriciliği faaliyetlerine başlandı.
2012 Polisan Holding hisselerinin IMKB’de halka arzı.
2013 yılında POLİSAN HELLAS SA olarak kurulan şirket aracılığıyla Yunanistan’da POLİETİLEN TEREFTALAT (PET) GRANÜL ve PREFORM tesisi 75. 000 m2 arazisi ve 15. 000 m2 kapalı alanıyla beraber satın alınmıştır.
PET, ağırlıklı olarak meşrubat, su, yiyecek ve içecek kapları üretiminde kullanılmakta olup hedef pazarlar Yunanistan, Balkanlar ve Türkiye olarak belirlenmiştir. Bu sayede, her biri kendi alanında öncü ve güçlü kuruluşlar olan; boya, kimya, tarım, tekstil, inşaat ve lojistik (liman işletmeciliği) olmak üzere altı farklı sektörde faaliyet gösteren Polisan Holding, 9. iştiraki Polisan Hellas ile, kimya sektörü içerisindeki “plastik ürünler” sektörüne adım attı. Aynı zamanda ülke sınırlarını aşan ve Avrupa kapılarını araladığı ilk yatırımını gerçekleştirmiş oldu. Kuruluş ilkesi olarak, sürekli gelişimi benimseyen Polisan Grup, yurt içi ve yurt dışı atılım hızını arttırarak sürdürmekte ve Türk Kimya sektörünün öncü kuruluşlarından biri olmaya devam etmektedir.