Dünya bir parmağının ucunda

/ / Manifesto Akademi

Hayatın mekanikleştirdiği bizler artık yerimizden bile kalkmadan birçok ihtiyacımızı bilgisayar karşısında gideriyoruz. Banka hesaplarımızı internetten yönetiyor, faturalarımızı ödüyor, arkadaşlarımızla internet üzerinde buluşup sohbet ediyoruz. Kimimiz duygusal ilişkilere online ortamda yelken açıyor, kimimiz ise entellektüel gelişimini internette gördüğü herşeyi okumak suretiyle tamamlamaya çalışıyor.

Ancak internet ortamında yaptığımız öyle birşey var ki ekonomiyi canlandırdı desek yanlış olmaz herhalde. Artık alışveriş yapmak için çarşı pazar dolaşmıyoruz. Dolaşsak bile mağazada beğendiğimizin daha uygun fiyatıyla internet üzerinden satın alıp ayağımıza getirtiyoruz. Ve laf aramızda bundan gizli bir haz duyuyoruz.

Bir arkadaşım malum alışveriş sitelerinden birinden 1 gün içinde 30 parça kıyafet aldığını söyledi. Buna nasıl cesaret ettiğini, denemeden bunca kıyafete nasıl para ödediğini merak edip sordum. Cevap ona göre basit, bana göre sosyolojik açıdan incelenmesi gereken karmaşık bir tez konusuydu; “Bir kere internette dolaşmak inanılmaz keyifli, kahvemi alıp ekran başına geçiyorum. Seçtiğim kıyafetleri mağaza kabinlerinde acele acele denemektense kendi evimde uzun uzun deniyorum, hepsini inceliyorum. Hem eğleniyorum, hem de almam için beni sıkıştıran bir satış görevlisiyle mücadele etmek zorunda kalmıyorum. Üstelik 30 parça içinden beğendiklerimi alıp istemediklerimi geri gönderiyorum, düşünebiliyor musun hem de karşı ödemeli… Bunu anlatırken sesindeki şuursuz neşe beni biraz korkutsa da onu anlamaya çalıştım. Online alışveriş kesinlikle çok rahat bir seçenekti. Saatlerce gezmeden birkaç dakika içinde istediğini alabiliyordu. Peşinde onu bir gölge gibi takip eden satış görevlisi yoktu. Dahası mağazadan daha uygun fiyatlara alışveriş yapabiliyordu. Tüm bu avantajları düşününce online alışverişe karşı koymak gerçekten çok zor.

Google Türkiye, ülkemizde internet üzerinden gerçekleştirilen ticari faaliyetlerin niteliğini ve boyutunu anlamak için The Boston Consulting Group’a (BCG) bir rapor hazırlatmış. Rapora göre, Türk e-ticaret sektörünün son iki yıldaki büyümesine en fazla katkıyı özel alışveriş siteleri yapmış. ABD’deki en büyük özel alışveriş sitesi olan Gilt Groupe, Türkiye’nin iki büyüğü Markafoni ve Trendyol’un ziyaret sayısının üçte birinden daha az ziyaretçi sayısına sahipmiş. Artık online alışverişi ne kadar sevip sahiplendiğimizi siz düşünün.Rapordaki öngörülere göre, Türkiye’de internetin büyüme potansiyeli oldukça yüksek. İnternet ekonomisinin 2017 yıllına kadar yüzde 19 büyüme göstereceği tahmin ediliyor.

Online alışveriş sitelerinin önlenemez yükselişinin ardında tabi ki teknolojik gelişmelerin ve hayatın bizi ittiği her alanda bireysellik güdüsünün payı büyük. Ancak bu sitelerin başarılı iletişim ve PR uygulamalarının da hakkını vermek gerekir. Çok iyi planlanmış pazarlama ve iletişim stratejileri sayesinde e-ticaret sitelerinin yıllık ciroları katlanarak büyüyor.

Bugün ziyaret ettiğimiz her internet sitesinde, izlediğimiz her TV kanalında, dinlediğimiz radyoda alışveriş sitelerinin reklamlarına veya onlarla ilgili bir habere rastlamak mümkün. Gazete, dergi gibi basılı yayınlarda bile karşımıza çıkıp içimizdeki alışveriş canavarına göz kırpıyorlar. Alışveriş sitelerinin sahipleri ve ortakları hakkındaki röportajları büyük bir iştahla okuyoruz. Bu hikayelerden “birgün kendi işimi kuracağım” başlıklı hayallerimize bile pay çıkarmaya çalışıyoruz.

Velhasıl “Cep telefonu yokken nasıl yaşıyorduk arkadaş” konulu muhabbetlerimize artık “Alışveriş siteleri yokken hayat ne zor ve sıkıcıydı” konulu bir yenisi daha eklendi. Eminim çoğunuz (hele de bir kadınsanız) haftada birkaç kere bu sitelerden birini ziyaret ediyor, “Satın al” butonuna basmamak için elini zor zaptediyor. Hele de arkadaşını siteye davet ettiği veya doğum günü olduğu için küçük indirim daha verdilerse kimse tutamıyor, tıklıyor, alıyor ve mutlu oluyor.