DİZİNİN DE İLETİŞİMİ OLUR MU DEMEYİN
Popüler kültürün en favori ürünleri arasına başarılı prodüksiyonları ile adını altın harflerle yazdıran diziler, Türkiye’nin de son yıllarda üzerinde durduğu uluslararası bir ekonomik materyal olarak karşımıza çıkıyor. Sinemada da olduğu gibi Amerika’nın yıllar önce şifrelerini çözdüğü dizi furyası sayesinde tüm dünya adeta salgın niteliğinde, yabancı dizileri hayatının bir parçası haline getirdi. Başarılı senaryo örgüleri, karakter ve oyuncuların muhteşem uyumu ve bir gişe filmini bile açık ara geride bırakabilecek maliyetleri ile Amerikan dizileri uluslararası arenada hala tekel pozisyonunda. Bu konuma zaman zaman daha basit formatta oluşturulan İngiliz ve Avrupa dizilerini de ekleyebiliriz. Günümüzde yoldan geçen bir kişinin bile kolayca size sayabileceği; Game of Thrones, Dexter, The Walking Dead, Braking Bad, Lost, Sex and the City gibi farklı kategorilerde, listesi uzayıp giden bu prodüksiyonların dünya çapında ününü artıran ve bilinirliklerini okyanus ötesine taşıyan altın kuralları hiç düşündünüz mü?
Hayatımızın her anına hakim iletişim bizleri büyülemeyi başaran bu alanda da cazibesini ve geçerliliğini konuşturuyor. Pazarlama ve markalaşma alanında yadsınamaz bir başarıya sahip Amerika, dizilerinin dünya çapındaki popülerliğini de yine gerçekleştirdiği başarılı iletişim stratejilerine borçlu.
Türkiye’nin de dizilerin kitleler ve popüler kültür üzerindeki etkisini keşfettiğini belirttiğim bölüme dönecek olursak, Türk dizilerinin kimilerine göre geç kalmış kimilerine göre de uygun bir zamanlamaya sahip benzer girişimlerinin bulunduğunu söyleyebilirim.
Medyada sarf edilen Ortadoğu ülkelerinin ilgisi ile başlayan bu furya, aslında bilinen aksine bu bölge ile sınırlı kalmayıp Kuzey Afrika’dan Çin’e ve hatta bazı Avrupa ülkelerine kadar yayılmış durumda.
Türk dizilerinin yurtdışı serüveni Kıvanç Tatlıtuğ ve Songül Öden’in başrollerini paylaştığı Gümüş dizisinden çok önce 2001- 2002 yılları yapımı Deli Yürek ile başladı. Ardından Türkiye için ciddi bir ekonomik gelir getirisi ve ülke tanıtımı için dolaylı bir materyal haline gelen dizi ticareti, belirttiğim gibi Gümüş, Asmalı Konak, Bin Bir Gece, Aşk-ı Memnu, Yabancı Damat ve son olarak Muhteşem Yüzyıl gibi adını sayamayacağım uzunlukta bir liste ile devam ediyor.
Peki, Türkiye’nin bu denli büyük bir yarışta uluslararası arenadaki Amerika dizilerini oldukça geriden takip etmesinin sebepleri neler? Düşük prodüksiyon bütçeleri, zayıf karakter ve senaryo örgüsü, yanlış oyuncu seçimleri gibi etkenleri geride bırakırsak, yerli dizilerin iletişim çalışmalarında yetersiz olduğunu söyleyebiliriz.
Global markaların dahi başucu kitabı niteliğindeki halkla ilişkiler hizmeti, ekonomik geri dönüşü geç fark edilen yerli dizilerin yurtdışına açılımı konusunda da hayatı önem taşıyor.
5. sezonunda final bölümü ile en çok izlenen dizi olarak tarihe geçen Game of Thrones’ in dizi setini İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in ziyaret etmesi ve bunun sonucunda dizinin sezon finaline girmesine rağmen günlerce konuşulmasını sadece yapımın başarısı olarak adlandıramayız.
Makyaj ve prodüksiyonu ile birçok diziye parmak ısırtan bir diğer yapım The Walking Dead ise FX ve “The Walking Dead” globalde online ile Facebook üzerinden gerçekleştirdiği proje kapsamında herkese dizi setinde zombi olarak yer alabilme fırsat sundu.
PR ajanslarının desteği ile sağlanacak başarılı bir stratejik iletişim danışmanlığı, Türk dizilerinin de uluslararası arenada rüştünü ispatlaması ve zaten var olan yurtdışı ihracatı potansiyelini geliştirerek, bilinirliklerinin artmasına yardımcı olacaktır. Tabii ki, bu meşakkatli yolda ilerken bugüne kadar 75 ülkede 400 milyon izleyiciye ulaşan ve yaklaşık 150 milyon dolar gelir sağlanan Türk dizilerinin yegane iş ortağı ise doğru bir iletişim stratejisi ve halkla ilişkiler desteği olacaktır.