Çok konuşan boş konuşur
İnsanoğlu ilk günden itibaren gelişimini sürdürmekte ve iletişimi gerek sözlü gerekse yazılı olarak devam ettirmektedir. Şu anda dünyanın en önemli bilimi ne diye sorsak eminim herkes farklı bir bilim dalı söylerdi. Genellikle matematik, fizik, kimya, tıp, vb. cevaplar alacağımızı düşünüyorum. Peki bu bilim dalları nesilden nesile nasıl aktarıldı? Sıfır nasıl bulundu. Bir niteliğin yokluğunu temsil eden sıfırı ilk kullanan El-Harazmi, sıfırın sayı doğrusunda sağı artı, solu eksi değerlendirildiğini anlatması için yazılı ve sözlü olarak düşüncesini kabul ettirmesi gerekiyordu. El-Harazmi sıfırı bulmadan önce kendini nasıl geliştirdi. Eğitim aldığı hocasını dinleyerek ve o zamanki bilimden yararlanarak sıfır sayısının mucidi olarak dünya tarihine geçti.
Isaac Newton kütle çekimini ve hareketin üç kanunu keşfettiğinde, simyacıların milattan önceki tarihlerde maddenin özelliklerini anlaması ve 18. Yüzyılda kimyanın ayrı bir bilim olarak yerini alması, Mısırlıların testereler ve makaslardan bu günkü tıp tekniğinin gelişim süreci nasıl nesilden nesile aktarıldı. Şimdiki teknolojinin gelişmesi ve aktarılması için ne gerekiyordu? İnsan edindiği bilgileri okuyarak, yazarak, görerek ve dinleyerek elde ediyor. Mucitler de önce eğitimcilerden dinleyip sonra hayal edip tarih sayfalarına geçtiler.
Söz gümüşse sükut altındır
İnsanoğlu konuşabilen tek varlıktır. Yazılı ve sözlü iletişimin en büyük bilim olduğuna inanan biri olarak dinlemenin de bir o kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Atalarımızın dediği gibi “söz gümüşse sükût altındır”. Dinlemeden sadece konuşarak hiçbir sonuca ulaşılamaz. Dinlemek konuşmak kadar önemlidir. İletişimin kurulması için birinin konuşması birinin dinlemesi gerekiyor. Adem’den bu yana en çok kullandığımız becerilerden birisi konuşma ve dinlemedir. İş ve özel hayatında aile, eş-dost, iş arkadaşları gibi çalışma hayatında kurulan ilişkilerde de dinlemenin büyük bir etkisi vardır. Hiç kimse çok konuşan bir arkadaş, sevgili veya çalışan istemez. Ama herkes iyi bir dinleyici olan arkadaşı, sevgiliyi ve çalışanı tercih eder. Sadece konuşan her konuda fikri ve bilgisi olduğunu zanneden namı diğer gevezeler ise iyi bir dinleyici kadar değer görmezler. Gerek özel gerekse iş hayatında iyi bir dinleyici çok konuşana göre daha başarılıdır. İyi bir dinleyici ne istendiğini bilir ona göre aksiyon alır, ders çıkarır. Canımız sıkıldığında, olumlu veya olumsuz bir şeyler paylaşmak istediğimizde, yardıma ihtiyacımız olduğunda karşınızda çok konuşan birini mi yoksa sizi dinleyecek birilerini mi tercih edersiniz.
Dinleme becerisinden yoksun kişiler anlamakta güçlük çeken kişilerdir. İyi bir dinleyici karşısındaki anlar, gözlemler ve yeni şeyler öğrenir. Çok konuşan ise sadece kendi düşüncesini aktarır, bildiği bilmediği ne varsa paylaşır sadece konuşur. İnsanlar dinlemekten ziyade konuşmayı tercih ediyor. Hepimizin evde, okulda, sokakta, iş yerinde aslında her yerde karşımızdakini dinlemeden verdiğimiz tepkiler nedeniyle zor durumda kaldığımız olmuştur.
Dinleyerek saygımızı ve sevgimizi gösteririz. Dinleyerek yorumlarız, gözlemleriz, paylaşırız, öğreniriz. İnsan henüz anne karnında annesini dinler çevresel seslere tepki verir. Belli bir yaşa kadar sadece duyarak ve dinleyerek konuşmayı öğrenir. Dinlemek iletişimin temelidir.
Mehmet Akif Ersoy’un sözleri gibi;
Konuşmak bin mana ise,
Susman binbir mana,
Herkes konuşmasına konuşur,
Lakin sükût yürekli olana.