Algı koridorlarını genişleten iletişim ajansı: Manifesto

/ / PR Makaleleri

Hayatımızı seçimlerimiz belirliyor; basitten komplekse her gün, her saat hatta her dakika yeni seçimler yaparak yeni tercihlerle şekillendiriyoruz hayatımızı. Eğitim aldığımız okuldan, para kazanmak için yaptığımız işe, kullandığımız diş macununa, sevgili ya da eş seçimine, izleyeceğimiz filme, katılacağımız etkinliklere, okuduklarımıza, yediklerimize, gittiğimiz mekanlara, tatil tercihlerine kadar geniş bir yelpazede hayatın bir çok alanında pek çok konuda seçim yapmamız gerekiyor. Seçimlerimizi belirleyen beklentilere göre tercihlerimizi belirliyoruz; yaptığımız tercihlerin getirileri ile seviniyor ya da tercihlerimizin sonuçları ile hayal kırıklığına uğruyor, belki üzülüyoruz.

Toplumu oluşturan bireyler gibi markalar da markalaşma yolunda çeşitli seçimler yaparak yol haritalarını çiziyor, iletişim stratejilerini belirliyor, medya satın almaları yapıyor, tanıtım, PR ve pazarlama aktivitelerine yönelik kaynak ve bütçelerini en efektif şekilde kullanabileceklerini düşündükleri seçimleri yaparak marka değeri yaratıyorlar.

Markalar için seçim yapma sorumluluğu taşıyan şirket yöneticileri ve kurumsal iletişimciler birlikte çalışacakları bir Halkla İlişkiler Şirketi seçmeleri aşaması kendi bireysel seçimlerini yaparken ki kadar hızlı ve kolay olmuyor.

Bu noktada şu soruyu soralım: Bir marka ya da kurum iş ortağı olarak seçeceği Halkla İlişkiler Şirketini hangi kriterlere göre tercih etmeli, hangi özellikleri göz önünde bulundurmalı?

“Altın Çember” (Golden Circle) ve “Niçin ile Başlamak” fikirlerinin savunucusu İngiliz yazar ve ünlü Pazarlama Danışmanı Simon Sinek, birbirini kapsayan çemberler ve her çemberin içinde Ne?, Nasıl? ve Niçin? sorularına yer veriyor. Markaların bu sorulara verdikleri cevapları analiz eden Sinek, dünyadaki pek az marka ya da organizasyonun yaptığı işi nasıl yaptığını bildiğini ama pek azının “Niçin” yaptığını bildiğine işaret ederek, başarısı kanıtlanan markaların bu soruya verdikleri cevapta  “amaç, inanç ve sebep” gibi soyut kavramlar yer alıyor.

Apple’ın marka başarısında ürettiği MP3 ve cep telefonlarının tercih edilmesinin arkasında yatan ana sebep Apple’ın tüketiciye verdiği inanç ve duygu derinliği olan mesaj: “Tüm yaptıklarımızda, günün koşullarına meydan okumaya, onu bir sonraki adıma taşımaya çalışıyoruz. Bunu, kusursuz tasarımlarla ve kullanıcı dostu öğelerle yapıyoruz. Mükemmel bilgisayarımızdan bir tane almak ister misiniz?”

Kuşkusuz mesaj, kitleye geçirebildiği duygu tercih edilmesini sağlıyor. Kanımca, farklı kimlikleri, farklı görüşten büyük kitleleri bile harekete geçirebilen, üzerinde en çok konuşulan toplumsal olaylarda da reklam, ilan, iletişim ve halkla ilişkiler projelerinde de ortak özelliğin “duygulara dokunabilmek” olduğunu söyleyebilirim. Kanımca içine duygu katılmayan her eylem eksik kalıyor, sonuç tatmin etmiyor.

Benzer şekilde Halkla İlişkiler, PR Ajansı seçimi yapılırken markayı doğru anlayacak ve hedef kitle ile buluşturacak, yaratılacak marka algısı ile örtüşecek projeler tasarlayacak, marka ile dışarıdan değil içerden ve içten bir iletişim kuracak, kısaca hizmet verdiği markanın yanında olarak her anlamda danışmanlık verecek dünyayı oyun alanı olarak gören bir bakış açısı ile üreten Manifesto gibi deneyimli bir iletişim ajansı seçmenin önemi ortaya çıkıyor. Dünyayı bir oyun alanı olarak gören vizyonu ile Abu Dabi, Dubai, Erbil, Kahire, Monte Carlo ve Moskova’da ofisler açarak algı koridorlarını genişleten Manifesto, hizmet verdiği markaları da sınırlarının dışına çıkartıyor.

Manifesto iyi olduğu işi “iletişimi” tutkuyla, ihtirasla yaparak, iş yapış şekli ve bakış açısıyla fark yaratan ve tecrübesiyle tercih edilen Halkla İlişkiler Şirketi olmayı sürdürecek.